Edirne Masaj Salonu-Masöz Esra

Edirne Masaj Salonu-Masöz Esra

Edirne Masaj Salonu-Masöz Esra Miranda başını kitabından kaldırıp ona baktı – elindeki, Arthur’un Ölümü’nün, Lord Rudland’ın kütüphanesinden emanet aldığı, pek de parlak olmayan, kulakları köpek kulağına benzeyen bir kopyasıydı. “hakkaten mi?” diye mırıldandı, hâlbuki o gün öğlenden sonrasında Winston’ın geleceğini çok iyi biliyordu. “hakikaten mi?” diyerek Olivia onu taklit etti. “Tek söyleyebileceğin bu mu? Pardon fakat senin bu çocuğa âşık olduğun izlenimini edinmiştim, özür dilerim – şimdi artık o bir erkek, öyle değil mi?” Miranda okuduğu kitaba geri döndü.

“Ona âşık olmadığımı söylemiştim sana.” “Olmalısın, ” dedi Olivia. “Eğer onunla biraz süre geçirmeye tenezzül etseydin olacaktın.” Miranda’nın, sayfadaki kelimeler üzerinde kararlı şekilde dolaşıp duran gözleri birden dondu. Başını kaldırdı. “Bağışla beni fakat o Oxford da değil mi?” “Evet, öyle, ” dedi Olivia sanki altmış millik mesafenin hiç önemi yokmuş şeklinde. “fakat o geçen hafta buradaydı ve sen onunla nerede ise hiç zaman geçirmedin.” “Bu doğru değil, ” dedi Miranda. “Hyde Park’ta ata bindik, ruhlar için Gunters’e gittik, hatta Serpentine’de bir tekne gezintisi yaptık.” Olivia yakındaki bir sandalyeye kendini attı ve kollarını önünde kavuşturdu. “Bu kafi değil.” “Sen çıldırmışsın, ” dedi Miranda.

Edirne Masaj Salonu-Masöz Esra

Edirne Masaj Salonu-Masöz Esra Hafifçe başını salladı ve sonrasında kitabına geri döndü. “Biliyorum ona âşık olacaksın. Tek ihtiyacın olan onunla birlikte yeterince vakit geçirmek.” Miranda dudaklarını sımsıkı kapadı ve gözlerini kitabın üzerinde sabitledi. Bu aslabir yerde kabul görebilecek bir konuşma değildi. “yalnız iki günlüğüne geliyor, ” dedi Olivia. “Hızlı hareket etmemiz gerekiyor.” Miranda bir sayfa çevirdi ve”Sen ne dilersen, onu yap Olivia, fakat ben planlarının bir parçası olmayacağım.” sonra telaşla kafasını kaldırıp ona baktı. “Hayır, fikrimi değiştirdim. Ne dilersen onu yapma. Eğer her şeyi sana bırakırsam, neler olup sonlanmış olduğini anlayamadan kendimi uyuşturulmuş olarak Gretna Green* yolunda bulurum.”

Gretna Green, cenup İskoçya’da İngiltere sınırında, 1754–1856 yıllan içinde İskoç yasaları değişinceye kadar, kaçarak evlenmiş olan eşlerden bir tanesinin yirmi bigün süresince evlenme iznini alabilmek için ikamet etmek zorunda kaldığı bir köy. “Entrika dolu bir fikir.” “Livvy, çöpçatanlık yok. Bana söz vermeni isterim.” Olivia birden kurnaz bir ifadeye büründü. “Tutamayacağım bir sözü vermem.” “Olma.” “Peki, tamam ama eğer onun kafasında çöpçatanlık var ise Winston’ın önüne geçemezsin. Son davranışından yola çıkarsak, bu şekilde bir şeyler düşünüyor olması muhtemel.”